Yazarımızdan Diyarbakır’da İlk Kez Fotografçılık Tarihi Sunumu

Yazarımızdan Diyarbakır'da İlk Kez Fotografçılık Tarihi Sunumu

Mehmet Zeki ÖZER

Konuşma metni, dinleyicilere sunum öncesi dağıtılarak, slayt gösteriminde her bir fotoğraf ve katılımcılardan gelen sorular hakkında açıklama yapıldı.

Organizasyonu İl Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan etkinlik, kurumun Konferans salonunda gerçekleşti.

Konuşma metnini,  fotoğraf meraklıları ve araştırmacılar için önemli gördüğümüz için iki bölüm halinde sunuyoruz:

DİYARBAKIR’DA FOTOĞRAFÇILIK TARİHİ ve DR ADİL TEKİN -1

Mehmet  Ali ABAKAY

Şehir Araştırmaları Merkezi düşüncemiz, 1982’de ortaya çıktı. Şehre yeni gelmiş bir üniversite öğrencisi olarak, ilçe dışına çıkmamış, gördüklerimize şaşırmıştık. Fakülteye başlamadan önce yılda iki-üç kez gelebildiğimiz şehre dair ilgimiz artınca fotoğraf çekme çalışmalarına merak saldık.

Öncelikle dönemin şartları gereğince Halk Kütüphanesi’ne gittik, zaman buldukça. Fotokopi çekme imkânımız yoktu ve masrafı oldukça fazla idi.O dönem fotokopi işlemi, günümüzden farklı idi.

Kaynak kitapları temin ederek, kendimizce belli seviyeye geldik.

Kitaplarla dergilerde ki fotoğraf karelerini yerinde gördük.

Günümüzde seksen bir şehri ve yüz dünya ülkesini konu alan Şehir Araştırmaları Merkezimiz, on binlerce eserle oluştu, dergilerle gazetelerle zenginleşti.

Diyarbakır özelinde fotoğraf ile ilgili yayınlar, özenle bir araya getirilerek, korundu.

Şehir merkezi, ilçeler ve köylerde birçok kez fotoğraf çekme çalışmalarımız oldu, bu halen devam ediyor.

Fotoğrafçılık tarihine dair araştırmalarımızı şekillendiren şehre ait, binleri geçen kitaplarda birbirinden kıymetli fotoğraflar söz konusudur.

Ön bilgi girişten sonra konumuza gelelim.

19.Yüzyılın ilginç buluşu olan fotoğrafçılık, şehrimize yüzyılın ikinci yarısından, çok sonra gelmiştir.

Şehirde araştırmalarda bulunan oryantalistlerin çektiği fotoğraflar, yıllar sonra ortaya çıkmıştır.

Bu hususta ilk çarpıcı örnek, Fransız General L.De Beillie’nin çektiği-çektirdiği fotoğraflarla aldığı plan ve krokiler, Fransız Enstitüsünden Prof. Max Van Berchem  ve Josef S. tarafından ele alınarak işlenip “Amida” adıyla yayımlanan kitaptaki karelerdir.. (1910 Heidelberg-Paris)

Bu eserdeki fotoğraflar şehrin tarihi açısından birer belge niteliğindedir.

Uzun uğraşlar sonrası, bu eserde yer alan fotoğrafların çekildiği döneme ait ikisi orijinal, birisi kopya üç karesini temin etme imkânı bulabildim. Eserin aslını da temin ederek, hem fotokopisini çektik hem de fotoğrafların kopyasını ve taramasını yaptırdık.

1907’de çekilen fotoğrafların kitaptaki baskı kalitesi karşısında da şaşırmamak elde değil. O dönemdeki baskı tekniğine bugün adeta ulaşamamış olmamız ve konunun ehemmiyetini aradan yüz yıl-bir asır- geçtikten sonra  idrak etmememiz, içinde olduğumuz manzaranın içler acısı halini ortaya çıkartır.

Kimi oryantalistlerin şehrin bazı yapılarını ve genel manzaralarını gravürleştirmesi de önemlidir.

Amida, yayınlandıktan sonra Diyarbekir’de yayınlanan dönemin tek gazetesi olan “Diyarbekir”, konuya yer vermiş midir?

Bunu gazetenin koleksiyonunun tümüne ulaşamadığımız için bilmiyoruz.

Dönemin Halkevi Yayın Organı olan şehrin yayınlanan tek süreli yayını olan Karacadağ Mecmuası’nda yer alan tenkitler, eserin bilgi açısından birçok yanlışlıklar içerdiğini göstermektedir.

Dönemin Vilayet Mektupçusu Basri KONYAR’ın Diyarbekir bölümünü kısmen tercüme ettirmesi söz konusu ise de bu tercümede esas metin ile yapılan açıklamalar iç içe olduğu için eserde yer alan görüşlerin anlaşılması, oldukça zordur.

Bu denli önemli olan eserin Diyarbekir kısmının halen tercüme edilmemiş olması büyük bir eksiklikti ki çok sonradan eserin tercümesi yayınlansa da bazı bölümlerinin tercüme kapsamında yanlışlıklarla iç içe olduğu görülür.

Ali Emirî Efendi’nin itirazına sebebiyet veren ve şehrin entellektuellerinden Süleyman SAVCI ile Kazım BAYKAL’ın sert eleştirileri, fotoğrafları Diyarbekir’den temin edilen karelerde yer alan şehir burçları ile surları üzerindeki kitâbelerin yanlış okunması, kimi camii ve müştemilatının “kilise” olarak gösterilmesi olmak üzere telafisi mümkün olmayan hataları ortaya çıkartmıştır.

Bilgi yanlışlıklarını göz önünde bulundurarak, bu eserin önem arz eden yönünün Amida’da şehrin mimari yapıları ve yapılarda yer alan kitâbelerin büyük çoğunlukla yer almış olması olduğunu belirtelim.

Günümüzde birçok fotoğraf, bu kaynaktan alınmaktadır.

Bu sebeple Diyarbekir’i ele alan akademik eserlerin hepsinde bu eserin kullanılmasının bir zorunluluk olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Bu eserin “Amida” olarak isimlendirilmesinde Romalıların bölgeye verdikleri ad, etken olmuştur.

Şehrin birkaç isimle anılması söz konusu ise de bunu başka bir makalede ele alacağımızı ifade etmek isteriz.

Şehre ilişkin Oryantalist Bakış’ı yansıtan “Voyage Archéolojiques Dans La Turguie Orientale” adlı eserin yazarı Fransız Arkeolog Prof. Dr. Albert Louis Gabriel, 1932’de şehirde yaptığı araştırmalarında çektiği fotoğrafları 2. Cildin 310-345 sayfaları arasında Silvan’la birlikte yayımlamıştır. Bu eser, Amida’nın ekseninde kaynak açısından daha zengin bir çalışmadır.

Amida’da yer alan bilgilerin beraberinde yazarın gördüğü ve incelediği eserler hakkında yaptığı çizimler, önem taşımaktadır.

İlk bakışta yazarın sadece üç ay gibi bölgede bulunduğu sanılmaktaysa da GABRIEL, Türkiye’de elli iki yıla varan bir sürede, çoğunlukla Fransız Büyükelçiliği’nde görevli  olarak bulunmuş ve İstanbul’da yaşamıştır. Bursa, Konya ve diğer şehirler hakkına yaptığı çalışmalar, kendi alanında ilklerdendir.

Yazarın zor şartlar altında çalıştığını, kimi yere yabancı olduğu için göremediğini araştırma notlarından anlamaktayız. Bunun dönemin şartlarına göre siyasî sebepleri söz konusudur.

Fransanın Suriye ile Antakya’yı ilhâkı, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Urfa gibi şehirleri işgali, önceden Ermenî desteği gibi sebepler göz ardı edilmemelidir.

Diyarbekir Kalesi’nin yıkımdan kurtarılmasını adeta borçlu olduğumuzu ifade eden kimi yazarlar, farklı amaçlarla gelmiş olsa bile GABRIEL’i eleştirmiş değildir.


Eserinin eleştirisini bu arada KARACADAĞ’ın muhtelif sayfalarında görmekteyiz.

Yazarın 1515 Yılı’nda yapımına başlanan ve kısa sürede tamamlanan Fatih Paşa Cami hakkında “kilise” ibaresini kullanması, yıllarca Fatih Paşa Cami (Kurşunlu Cami) hakkında kilise söylentilerine sebep olmuştur.

Yakın zamanda elde edilen bir fotoğraf karesinde kilisenin camiden uzakta bir alanda olduğu saptanmıştır.

GABRIEL, kendi mezhebine ait kiliselerle yapılara özenle yer vermiş,  diğer mezheplere ait yapıları çoğunlukla yok saymıştır. Hatta GABRIEL, bu eserinde yer alan Müslüman mezarlıklarının ortadan kaldırılarak, bir nev’î bu mezarlıkları şehrin kirlilikten arındırması olarak gösterir.

DİTAV’ın kısmen yaptığı tercümede bu hususta açıklamalar vardır.

Diyarbakır’a dair araştırma yapmak isteyen araştırmacılara eserin bizde mevcut nüshası takdim edilebilir, Şehir Araştırmaları Merkezi’nde kaynaklar sunulabilir.

Bu eserde ayrıca tercüme edilmemiş birçok husus vardır ki yazarın kendi keyfî görüşlerine de rastlanır. Yine de objektif olmayan düşünceleri bir yana GABRIEL’in çektirdiği, çektiği fotoğraflar, şehir için oldukça önemli birer vesikadır ve çizimleri yanında kalenin günümüze kadarki şekliyle varmasında rolü yok sayılamaz.

Kalenin kısmen yıktırılmasının şehrin havadar olmasını engelleyen surlarına dair itiraz, Osmanlılar dönemindedir.

Bulaşıcı birçok hastalığın bazen nüfusun üçte ikisini ortadan kaldırdığını düşünürsek, tifüs-kolera-veba gibi hastalıkların o dönemde salgın halinde olması söz konusudur.

Osmanlı belgelerinde ve o dönemin seyyâhlarının eserlerinde bulaşıcı hastalıklara dair bilgilere bakılabilir.

Bu hususta en önemli adımı, Karslı Hatunoğlu İsmail Hakkı Paşa, valilik yaptığı şehirde yeni yerleşim alanını şehrin kalesinin dışında yaptırması söz konusu olmuşsa da tayininin çıkmasından sonra resmî daireler, tekrar şehir içine-İç Kale’ye- taşınmış ve yeni yerleşim alanı kurulmakla beraber İç Kale’ye dönüşle şehrin yeni yerleşim alanı tamamlanmamıştır. Bu uygulama sonuç vermiş olsaydı, Sur’da yapıların korunması, çok katlı yapılarla gecekondulaşma günümüzde fazla artmamış olurdu.

Diyarbekir İl Yıllığı’nda Basri KONYAR’ın verdiği bilgiler, o dönemin tek yayınlanmış kaynağıdır.

Eskiye olan bakışın, yorumun neticesinde yıktırılan yapılarla birlikte kale de nasibini almıştır.

Bunun dönemin Şehremini (Belediye Başkanı) Nazım ÖNEN tarafından gerçekleştirildiği bilinmekteyse de kimilerince dönemin valileri tarafından kalenin yıktırıldığı belirtilir.

O dönemi yaşamış isimlerle yaptığımız görüşmelerde Şehremini tarafından kalenin birçok kısmında yıktırmaların yapılmış olduğu düşünceleri ağır basmaktadır.

Albert Louis GABRIEL’in eserinde de bu konu detaylı biçimde anlatılır. Yedi Kardeş ve Ulu Beden (Evli Beden) Burcu’nun birer taş ocağına dönüştürüldüğü kendi ifadesidir.

Diyarbakır’da yayımlanan kitapların hacimli olanlarından bir çalışma, Basri Konyar’ın Vilayet adına yayımladığı’’ Diyarbekir Tarihi’’, ‘’Diyarbekir Kitabeleri’’ ve ‘’Diyarbekir Yıllığı’’dır. Bu üçlemede Amida’da yer alan  fotoğrafların  bir  bölümüyle  yeni fotoğraflar yer almaktadır. Ulus Basımevi’nde gerçekleştirilen eserlerin tabedilmesinde fotoğraflara özen gösterilmediği görülmektedir. Belki de o dönemin tekniği, buna el vermemiştir.

Bu üçlemede şehre dair fotoğraflar, derlemelerle büyük bir yekûn tutmaktadır.

Bedri GÜNKUT’un Diyarbekir Halkevi yayını ‘’Diyarbekir Tarihi’’ çalışmasında on dokuz fotoğraf yer almaktadır. Bu fotoğraflar, fazla bir öneme sahip değildir, basılmış eserlerden alınmıştır.

Diyarbakırlı Fotoğraf Sanatkârları – II

1930’lu yıllardan 1960’lara kadar şehirle ilgili yayınlarda fazla bir hareketlilik görülmez. Halkevi Mecmuası ve Diyarbekir (Diyarbakır) Gazetesi başlıca yayınlardır. 1960’lardan sonra şehirle ilgili araştırmalarda ivme görülür. Fotoğrafçılık da bu tarihte önem kazanır.

Diyarbakır Halkevinin işlevsizliği, yerini Diyarbakır Tanıtma ve Turizm Derneği’ne bırakır. Dernek önceleri “Kültür Derneği”, sonradan “Tanıtım Derneği” olarak faaliyet göstermiş , 30 Nisan 1964’te “Diyarbakır Tanıtma ve Kültür Derneği” adını almıştır.

Yapılan Karpuz Festivali fotoğrafları şehre beklenen ilgiyi getirse de festivalin üçüncüsünden sonra dernek faaliyetlerini yayıncılığa yöneltir. Bunda A.Şevket Kavut’un (Şevket BEYSANOĞLU) oldukça emeği vardır. Arkadaş çevresi olarak Adil TEKİN, Şevket BEYSANOĞLU, Dr. Selahattin YAZICIOĞLU olmak üzere birkaç isim, şehrin tanıtılması için, kendilerine tanınan çerçevede dernek olarak faaliyetlerini yürütür.

Diyarbakır Fotoğrafçılığı’nda 1930’lardan 1990’a kadar Adil TEKİN’in önemli bir yeri vardır.

Dernek mensubu olarak, meslek seçtiği fotoğrafçılıkla şehri, ilçeleri ve köyleri fotoğraflamaya çalışmış, şehirde aranan ve yetkin olan isimlerin başında gelmiştir.

İsminden çok işyeri ismiyle anılan Foto Dicle’nin sergileri art arda yayımlanan kitaplar, kartpostallar şehrin tanıtımındaki boşluğu doldurur gibidir.

Denilebilir ki kendisinden önceki ustaları olarak görülen isimlerden bir adım önde olan Adil TEKİN, şehrin fotoğrafçılığında tek isimdir.

1980’lerde artan fotoğrafçı sayısı makinelerin rahatça bulunması üniversitenin yaygın konumu fotoğrafçılık alanında çok sayıda ismin Diyarbakır’la ilgilenmesine zemin hazırlamıştır.

Diyarbakır’da fotoğraf sanatına emek vermiş tespit edilen sanatçılar hakkında yaptığımız araştırmalarda birçok genç ismin çalışmalarının yer aldığı Diyarbakır Güzel Sanatlar Galerisi’nde yılda ortalama üç dört fotoğraf sergisini açıldığı belirtilmiştir.

Adil TEKİN’den önce Mehmet Danyal TUNCER’in çektirdiği fotoğraflar da büyük öneme sahiptir ki çoğu Adil TEKİN’in arşivinde yer almaktadır. Oğlu Orhan Cezmi TUNCER, babasına ait kimi fotoğrafları, kitap çalışmalarında yayınlamaktadır. 1950 Yıllarına kadar “HULAGU” imzalı fotoğraflara da rastlamaktayız.

Diyarbakır Fotoğrafçılığı’na emeği geçen başlıca isimleri şu şekilde sıralamak mümkündür, kısa biyografileriyle:

Süleyman SEZGİN

Diyarbakır’da stüdyo kuran ilk isimlerden biri olan Sezgin, Ziya Gökalp Lisesi resim öğretmeni olarak bilinir. Fotoğrafları ilk kez 1936’da Diyarbakır yıllığında yer alır. Vefatı sonrası arşivinin bir bölümü Foto Dicle’de korunmuş Sezgin’in fotoğraflarından 1948’de oluşturduğu bir albüm öğrencisi Prof. Dr. Selahattin Yazıcıoğlu tarafından 1995’te yayımlanan “Dünden Bugüne Fotoğraflarıyla Diyarbakır” araştırmamızda yer almıştır.

Mehmet Şefik Korkusuz yayımladığımız Sezgin’e ait fotoğrafları  şehrin diğer fotoğraflarıyla bir arada “Bir Zamanlar Diyarbekir” adıyla yayımlamıştır. Oğlu Mehmet SEZGİN’de bulunan arşivinin kısmen fotoğraf albümü haline dönüştürülmekte olduğunu, basında yer alan haberlerden öğrenmiş bulunuyoruz.


Mehmet Danyal TUNCER

“Foto Yıldız” olarak bilinir. Şehrin ilk stüdyo fotoğrafçısı olan Tuncer’in şehre ilişkin fotoğraflarının bir kısmı 1936 Diyarbakır Yıllığında, 1937’de Atatürk Diyarbakır’da ve Karacadağ Mecmuasının 1950’lere kadar gelen sayılarında kısmen yer almıştır. Şehir mimarisine ait kitapları bulunan oğlu, Prof. Dr. Orhan Cezmi Tuncer’in zaman zaman çalışmalarında babasının fotoğrafları yer almaktadır. M. Danyal Tuncer’in fotoğrafları albümleştirilmemiştir.

Yazarımızdan Diyarbakır'da İlk Kez Fotografçılık Tarihi Sunumu
Dr Adil TEKİN
(22 Ağustos 1910 – 17 Aralık 1997)

Fotoğraf sanatına 60 yılını adayan şehri kare kare fotoğraflayan, ismi hayırla anılanlar arasında bulunan TEKİN, 1920’lerde Kulptan şehre yerleşen ailesinin maddî imkânları el vermediği için okula devam etmemiştir.

Fotoğraf alanında Foto Yıldız’ın Süleyman Sezgin’in tecrübelerinden yararlanarak çıraklık döneminde mesleğin inceliklerini kavramış, birikim kazanınca 1935’te Foto Dicle Stüdyosu’nu kurup profesyonelliğe adım atmıştır. Kendisi ile birçok kez görüştüğüm Adil TEKİN, vefatından önce “Tarihin Taşlara Yazıldığı Kent” isimli son fotoğraf albümünü yayınlamıştır.

Dr. Cabbar  HULAGU

Hakkında yazılı bilgiye rastlamadığımız sanatçı açtığı fotoğraf stüdyosunda uzun zaman çalışmıştır. Karacadağ Mecmuası’nda ve şehirle ilgili araştırma kitaplarında fotoğrafları bulunmaktadır.

Yazarımızdan Diyarbakır'da İlk Kez Fotografçılık Tarihi Sunumu

Abdülkadir AKGÜNDÜZ

“Foto Çetin” adıyla anılan sanatçı, son dönem fotoğrafçıları arasında yer alır.

1950’li yıllardan sonra şehri fotoğraflayan sanatçının fotoğrafları albümleştirilmemiştir. Arşivimizde yayınlanmamış kimi fotoğrafları bulunmaktadır.

Bu isimlerin dışında zaman içinde fotoğrafçılığı yürüten isimler stüdyo fotoğrafçılığı ile uğraşmış, şehre ait fotoğraf çekimlerinde bulunmamıştır.

Bunun beraberinde İngiliz G. BELL, yaptığı seyahatlerde şehre dair oldukça fotoğraf çekmiştir. “İngiltere” adına 1900’lerde bölgede araştırma yapan, misyoner ve devlet görevlisi G.BELL’in fotoğraf arşivi sanal ortamda yer almaktadır.

Her ne kadar yabancı kaynaklarda rastlanan şehir fotoğrafları bulunmakta ise de Diyarbakır’da bir merkez olmadığı için şehre dair fotoğrafların zengin bir arşivi oluşturulmamıştır. Kurulmasını arzuladığımız “Diyarbakır Tarih Kültür Folklor Araştırmaları Merkezi” gerçekleştirilirse, biz elimizdeki arşivimizle bu alanda katkı sunmaya hazırız. Çünkü bu sanat dalı, dünü bugüne, bugünü yarına taşıyan bir sanattır ve biz, halen şehir araştırmacıları, bunun önemini kavramamışız.

Sonuç

Sadece Diyarbakır eksenli yaptığımız kısa bir araştırmada sonuç, şehirlerle ilgili önemli olan bu tarz çalışmaların gerekliliğidir. Kasım 2010’da Ankara’da Türkiye Yazarlar Birliği’nin gerçekleştirdiği Milletlerarası 1. Şehir Tarihi Yazarları Kongresi’nde de ele alınan bu husus, üzerinde önemle durulması gereken konudur.

Kongre tebliğimizde şehir beraberinde fotoğraf sanatına da yer verdik.

Şehirlerin  tarihi yazılırken, dünle bugün arasında köprü olan “ Fotoğrafçılık Sanatı”  oldukça önemlidir.

Bazen bir fotoğraf, tarihî akışı değiştirebilecek öneme sahip olabilmektedir. Elbette yazılı belgeler, yazma eserler de aynı öneme haizdir. Gelin anlatın ki bazıları anlamaya çalışsın!…

Biz şehir araştırmacıları, ömrünü tamamladığı vakit, geride bırakacağımız  malzemenin heba olmasını istemiyoruz.

İmkânlar el verse zaten siteme gerek olmaz. Fakat, şehrin yetkilileri bu çağrımıza duyarsız kaldığı zaman, bize düşen de yazmak olur

Bu millete ait olana sahip çıkmayan anlayış, hangi kültürden yanadır?

Hangi şehirde o şehri hakkıyla tanıtan, bilen beş kişiye rahat çalışma zemini hazırlanmış da eserler ortaya çıkmamıştır?”

Dicle Üniversitesi’nin bulunduğu şehirde, mutlaka bu alanla uğraşan en az iki-üç isim, o şehrin fotoğraflarını bir araya getirecek çalışma içine girmelidir. (*)

Büyükşehir olan Diyarbakır’da  ” Fotoğraf Müzesi” açılırsa, Şehir Araştırmaları Merkezi Kurucusu olarak gereken desteği sunacağımızı ifade etmek isteriz.

…….
*Sunumda adı geçen kaynaklar ve fotoğrafçılarla ilgili bilgiler, Şehir Araştırmaları Merkezi’nde mevcuttur.

Kaynak: Guneydoguguncel.Com​Read More

Diyar21Haber
Kandilli son depremler listesi için TIKLAYIN
AFAD son depremler listesi için TIKLAYIN
DEPREM iLE iLGiLi HABERLER

CANLI SKOR