KÜRT MEDRESELERİNDE İZ BIRAKAN ALİMLER -10-

KÜRT MEDRESELERİNDE İZ BIRAKAN ALİMLER -10-

2)Seyyid Taha Hakkarî’nin oğlu Şeyh Ubeydullah’ın İran’a karşıki ayaklanmasını cihad olarak kabul eden ve müridlerini buna katılmaya teşvik eden 55. Mektup,

3)Hanımı Fatıma’ya gönderdiği 60. Mektup,

4)Cihada katılmak üzere asker toplaması için Mirza Ağa’ya yazdığı 15. Mektup.

2. 2. Şeyh Fethullah Verkanisî (Oxîn Medresesi bölümünde anlatılacaktır)

2. 3. Şeyh Muhammed Diyaüddîn Norşinî: Hazret (ö. 1342/1923)

Hayatı

Doğumu ve Ailesi: Hazret lakabıyla anılan Şeyh Muhammed Diyaüddîn, Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı İspahirt nahiyesinin Usba köyünde 14 Ocak 1856 yılında Pazartesi günü öğleden sonra doğmuştur. Babası, “Seyda” unvanıyla tanınan Şeyh Abdurrahman Taxî’dir. Taxî’nin 6’sı erkek, 6’sı kız olmak üzere toplam 12 çocuğu olmuştur. Muhammed Diyaüddîn tüm çocukların büyüğüdür. Medine isimli hanım ile bir evlilik yapmış; bu evlilkten Fethullah isimli oğlu ile Aişe isimli bir kızı olmuştur. Fethullah tasavvufî amelini bitirdiği halde hilafet alamadan vefat etmiştir. Hazret ona hilafet vermediği için üzülmüş ve şöyle demiştir: “Keşke ona hilafet vermiş olsaydık, şimdi büyüklerden daha çok istifade ederdi”. Büyük torunu Cemaleddîn de 22 Şubat’ta vefat etmiş ve geriye yalnızca Şeyh Takyeddin ve Şeyh Nasır adlarında iki torunu kalmış ve bunların nesli devam etmektedir. Kızı Aişe de Hazret’in şehid olan kardeşi Muhammed Said’in oğlu Sultan Veled ile evlendirilmiştir.

Medrese Eğitimi ve Hocaları: İlk önemli eğitimini babası Şeyh Abdurrahman Taxî ‘den alan Hazret, normal medrese tahsiline önce Halenze köyünde Molla Mustafa Halenzî’nin yanında başladı. Ardından kardeşi Abdurrahim ile beraber Şeyh Fethullah Verkanisî’nin yanında okudular. Ancak bu iki kardeş arasında ayrı özellikler görülüyordu. Şöyle ki: Hazret’in dersi çabuk biterken, kardeşinin dersi epey uzun sürdüğü için, durumu gören ev halkından bazıları Şeyh Fethullah’a şöyle serzenişte bulundular: ”Sen Hazret’e az, Abdurrahim’e çok önem veriyorsun.”  Şeyh Fethullah ise; “Ne yapabilirim ki; Hazret dersleri normal olarak dinleyip ve öğrendiği ile ikna olup verileni yeterli görüyor, dolayısıyla dersi çabuk bitiyor. Molla Abdurrahim ise çok soru soruyor ve bizi de cevap vermeye zorluyor, bu yüzden dersleri gecikiyor”. Bu şekilde medrese eğitimine devam eden Hazret, tüm tahsilini Şeyh Fethullah’ın yanında tamamlamış ve ilmî icazetini de ondan almıştır

Mela Muhammed Emin: Melayê Mezin (ö. 1352/1933)

Şirvan’ın Kursinc köyünden olan Mela Muhammed Emin büyük bir âlim olduğundan, Hazret’in Norşîn’deki müderrisliğini yapmıştır. Bundan dolayı “Melayê Mezin” (Büyük Molla) diye meşhur olmuştur. Aynı zamanda Şeyh Abdurrahman Taxî ’nin damadıdır. Yani Hazret’in eniştesidir. Küçük yaştan itibaren Hazret ile arkadaş olup onunla beraber medrese okumuş ve ikisi de ilmî icazetlerini Şeyh Fethullah Verkanisî’den almışlardır.

Mela Muhammed Emin ilim tahsili olarak önce Til isimli köyde Hazret ile beraber 1-2 yıl okumuş, ardından Seydayê Taxî onları geri çağırmıştır. Muhammed Emin geri dönüp annesini ziyarete gittiğinde annesinden başka yakın akrabalarının tümünün vefat ettiklerini görür. Bunun üzerine annesini alarak Norşin’e getirir ve Seydayê Taxî ’ye teslim eder. Ardından ilim tahsilini Şeyh Fethullah Verkanisî’nin yanında tamamlar ve Seyda’nın medresesinin müderrisi olur. Artık lakabı Melayê Mezin’dır.

Mela Muhammed Emin ilme verdiği önemden dolayı devamlı ilmî tartışmalar yapmış ve Hazret’le de bu tartışmalara girmiştir. Bazı kimseler ona; ”Hazret’le tartışma, bu senin ahiretine zarar verebilir” derler ve o da bir ara tartışmaz. Bu durumu hisseden Hazret ona sorar: ”Âdetin olan ilmî tartışmalarını neden terk ettin?” Mela Muhammed Emin şöyle cevap verir: “Ahiretime zarar vermesinden korktuğum için terkettim”. Bunun üzerine Hazret şmyle der: “İnşallah zarar görmezsin, bizden bir eksik gördüğün zaman mutlaka düşünmeden bize söyle”.

Menkıbeye göre havale geçirenler kendilerine dua etmesi için Mela Muhammed Emin’e getirilir, o da bir takım şifa ayetleri okuyarak bu tip hastaların şifa bulmalarına vesile olurdu ve bu işte çok meşhur olmuştu. Bir gün Hazret de havale geçirmeye başladığında hemen Mela Muhammed Emin’i çağırmış ve ona, “Neden bana da okumuyorsun?” der. Mela Muhammed Emin bunun üzerine Hazret’e; “kaç gündür geçiriyorsun?” diye sorar ve Hazret, “üç gündür” diye cevap verir. Mela Muhammed Emin nazikçe ve biraz da şaka ile karışık şöyle der: “Sen Şeyhlere çok çektirdin, sana üç gün azdır, üç gün daha çek inşallah şifa bulursun”. Gerçekten de dediği gibi üç gün sonra Hazret ayağa kalkar.

Mela Muhammed Emin bir evlilik yapmıştır. Hanımı, Seydayê Taxî ’nin kızı Zeynep Hatun’dur. Bu hanımdan üç çocuğu olmuştur, Bunlar Mela Yusuf, Mela Saki ve Mela Abdussamed dir. Üçü de ondan önce vefat etmişlerdir.

Mela Muhammed Emin, Hazret’in vefatından sonra ayrılığına dayanamamış, çok üzüldüğünden dolayı kendisine de ölümü temenni etmiş, hatta kendisini ziyarete gelen misafirlere devamlı; “Sizde benim ölümüm ile ilgili bir haber var mı?” diye sorarmış. 1933 yılında vefat eden Mela Muhammed Emin’in kabri Norşin’dedir. Hazret vefat etmeden önce tüm evini ve ailesini ona teslim etmişti. Bilindiği kadarıyla geride şu dört halifeyi bırakmıştır:

1- Mela Mustafa Siirdî,

2- Mela Kasım Gulpsikî,

3- Mela Muhammed Bakî (Mela Abdullah Norşînî’nin oğludur),

4-Şeyh Taha (Hazret’in kardeşi Şehid Muhammed Said’in oğludur).

2. 5. Şeyh Muhammed Masum Norşinî (ö. 1971)

Hayatı

1884 yılında Norşin’de dünyaya gelen Şeyh Muhammed Masum’un babası Molla Abdurrahim, âlim ve salih bir zattı. Molla Abdurrahim aynı zamanda Hazret’in kardeşi, Seydayê Taxî’nin oğludur. Molla Abdurrahim genç yaşta vefat ettiğinde, tek oğlu olan Şeyh Muhammed Masum iki yaşındaydı. Onu, amcası Muhammed Said Efendi himayesine

Medrese Tahsili: Şeyh Masum, Norşin gibi bir yerde yetiştiği için eğitim ve hoca noktasında herhangi bir sorun çekmemiştir. Çünkü ailesi içerinde birçok âlim vardı. Üstelik bu aile sofi bir geleneğine sahipti. Dolayısıyla Şeyh Masum o zamanlar Hazret’in başında bulunduğu medrese ve dergâhta Hazret dâhil çeşitli hocalardan dersler alarak yetişti. İslamî ilimlerde bölgedeki otoriter âlimlerden biri olarak Hazret hayattayken onun yanından ayrılmadı.

Norşin Medresesi’nde Tefsîr, Hadîs, Nahiv, Akaid, Siyer vs. İslami ilimlerden ziyade üzerinde en çok durulan ilim şüphesiz Fıkıh ilmiydi. Bunun nedeni ise, divan her gün onlarca problemi olan insanlarla doluyordu. Bölgede kan davalı olan aşiretler, aile içi hukuksuzluk yaşayanlar, ticari problemleri olanlar Norşin şeyhinin divanında problemlerini çözüyorlardı. Dolayısıyla bu problemleri çözüme kavuşturabilmek için ciddi bir Fıkıh bilgisi gerekiyordu. Divandaki bu durumun tesirinden olmalıdır ki günümüze kadar Norşin özellikle Şafii fıkhında söz sahibi ciddi âlimler yetiştirmiştir.

Ruslara Karşı Cihadı: Şeyh Muhammed Masum, Birinci Dünya Savaşında amcaları Şeyh Diyaüddîn (Hazret), Şeyh Muhammed Said, Şeyh Muhammed Eşref ve medrese talebeleri ile birlikte savaşa iştirak ederler. Bu savaşa bölgedeki birçok âlim ve şeyh de talebe ve müritleriyle iştirak etmişlerdir. Şeyh Muhammed Masum bu savaşta büyük kahramanlıklar göstermiş, milis yüzbaşılığa kadar yükselmiştir. Savaştan sonra Sultan Reşad tarafından kendisine Gümüş Muharebe Liyakat Madalyası bir berat ile birlikte gönderilmiştir. Ayrıca bu savaşta Şeyh Masum’un Şeyh Muhammed Said ve Şeyh Muhammed Eşref adlarındaki iki amcası şehit olmuş, diğer amcası Hazret ise kolunu kaybetmiştir.

Şeyh Said Kıyamından Sonra Sürgün Edilmesi: Şeyh Said Kıyamı bastırılınca sürgüne gönderilen âlimler arasında Şeyh Masum da vardı. Ayrıca bölgeden Şeyh Muhammed Alaeddîn, Van müftüsü Şeyh Masum Arvasî ve Üstad Bediüzzaman da bu sürgünden nasiplerini almışlardı. Şeyh Masum ilk olarak İzmir’de iki yıllık zorunlu ikamete tabi tutulmuş ve büyük eziyetler görmüştür.

Daha sonra Norşin’e dönen Şeyh Masum burada medrese faaliyetlerine devam ettiği için Ankara yönetimi tarafından sürekli baskılara maruz kalır, jandarma tarafından rahatsız edilir. Şeyh Masum, 1930 yılında Ağrı-Zilan olayları vuku bulduğunda amcasının oğlu Sultan Veled ve Şeyh Alaeddîn ile birlikte Gaziantep cezaevine gönderilir. Bir müddet cezaevinde kaldıktan sonra iki yıllık tekrar zorunlu ikamete tabi tutulur. Daha sonra Norşin’e geri döner. Tek parti döneminin tüm baskılarına rağmen medresesinde eğitim faaliyetlerini devam ettirir.

Birçok Âlim Yetiştirmesi: Şeyh Masum’un amcası Hazret’in vefatından sonra 1924 yılında amcasının oğlu Şeyh Fethullah ve oğlu Şeyh Cemaleddîn de vefat edeler. Bu peş peşe yaşanan vefatlarla Şeyh ailesi büyük bir sarsıntı yaşar, medrese ve diğer işlerin başına Şeyh Muhammed Masum geçer. Şeyh Masum eğitime çok önem vermiş, onun döneminde birçok âlimin yolu Norşin’le kesişmiştir. Bu âlimler arasında Molla Muhyiddin Hawêlî, Molla Sadreddin Yüksel, M. Mazhar Taşkesenlioğlu, Tillo’lu Molla Burhan ve Halil Günenç gibi büyük âlimler de vardır. Ayrıca o dönemde Norşin ve Oxînli birçok âlim bu medresede yetişmiştir. Molla Sadreddin Yüksel, daha sonra yıllarca Şeyh Muhammed Masum’un medresesinde müderrislik yapmıştır. Şeyh Masum, aynı zamanda Molla Sadreddin Yüksel’in kayınpederidir.

Şahsiyeti ve Islahatçı Yönü: Şeyh Masum mizaç olarak çok mütevazi idi. Kimseden korkmaz, hiçbir hizmetten geri kalmazdı. İnsanlar onu bazen tarlada çalışırken, bazen koyunları güderken, bazen insanlara hizmet ederken, bazen de talebelere ders verirken görürlerdi. Şeyh Masum bazen çevredeki aşiret ağalarını toplar, köylülere zulüm etmemelerini, adaletli ve merhametli olmalarını söyler, gerekirse onları sert bir dille uyarırdı. Abdestten, namazdan, helal haramdan haberi olmayan birçok köy, Şeyh Masum’un ıslah çalışmalarıyla düzelmiştir.

Vefatı: 87 yıl boyunca yaptığı ıslah, irşat ve tedrisat çalışmalarıyla bölge halkının gönlünde taht kuran şeyh Muhammed Masum, yıllarca çektiği akciğer kanseri neticesinde 17 Haziran 1971 tarihinde vefat etmiş ve dedesi Şeyh Abdurrahman Taxî ile amcası Şeyh Diyaüddîn’in de medfun oldukları Norşin Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Şeyh Muhammed Maşuk Norşînî

Şeyh Muhammed Masum’un oğlu olan Şeyh Muhammed Maşuk 1906 yılında Norşin’de dünyaya gelmiştir. Akrabası ve Seydayê Taxî’nin halifesi olan Şeyh Molla Abdullah Subaşı’nın (Köse halife diye meşhurdur) oğlu Şeyh Muhammed Baki’nin yanında okuyup icazetini ondan almıştır. Bu zat aynı zamanda Şeyh Ahmed Haznevî’nin kayınpederidir. Seydayê Taxî ve Hazret ailesinin hemen hemen tüm çocukları bu zatın yanında ilim tahsil etmişlerdir. Şeyh Muhammed Maşuk ilim icazetini aldıktan sonra hayatının sonuna kadar ilim tedrisatına devam etmiştir.

Şeyh Maşuk tasavvufi ameline Norşin’de irşad faaliyetlerini devam ettiren Melayê Mezin lakaplı Şeyh Muhammed Emin’in yanında başlar. Bu zatın 1933 senesinde vefat etmesi üzerine Hazret’in başka bir halifesi ve aynı zamanda Şeyh Fethullah Verkanisî’nin oğlu olan Şeyh Alaeddîn Oxînî’nin yanına gider. Şeyh Alaeddin, Seyda ailesinden olduğu için Şeyh Muhammed Maşuk’a fazla hürmet ve ihtimam gösterirdi. Şeyh Maşuk, şeyhin müridine bu kadar hürmet göstermesinden dolayı müridin istifadesi az olabilir ihtimali ile Hazret’in Suriye’deki halifesi olan Şeyh Ahmed Haznevî’yi ziyarete gider ve bir müddet sonra intisab edip ameline devam eder.  Şeyh Ahmed Haznevî’nin yanında tam altı sene amel eden Şeyh Maşuk, amelini tamamladıktan sonra Haznevî’den halifelik alır ve Norşin Medresesi’nin başına geçer. O dönemdeki her türlü olumsuz siyasi ortama rağmen hayatının sonuna kadar kesintisiz olarak ilmî ve tasavvufî irşada devam edip bulunduğu mekânı şöhrete kavuşturur.

Şeyh Muhammed Maşuk dünyevî işlerde talebe ve müritlerine karşı çok müsamahakâr, Allah’ın emir ve yasakları konusunda ise tavizsizdi. Namazlarını cemaatle kılmayanlara çok kızardı. Mütevazi, aynı zamanda cesur bir şahsiyetti. Ailenin maddi geliri ile talebelere gelen yardımları her zaman ayrı tutardı. Molla Sıddık onun hakkında şöyle der: “O, çok halim bir insandı. Altı gün hizmetinde bulundum, her hali ve davranışı Allah’ı hatırlatırdı. İnsanlarla münasebetinde hiç riyası yoktu.”

Vefatından önce hacca gitmek için hazırlık yapan Şeyh Maşuk, gördüğü insanlarla “bundan sonra bir daha görüşmeyebiliriz” derken; Hanımıyla da, “hakkını helal et, seninle uzun zaman sıkıntıları beraber paylaştık, ben gidiyorum geri gelmeyeceğim” diyerek vedalaşır. Mekke`ye vardıklarında bir akşam vakti rahatsızlanır, oğlunu Harem’e göndermez ve şöyle der: “Harem’de namaz kılmak kıymetlidir ama babaya bakmak daha da kıymetlidir. Sen babana bak.” Şeyh’in rahatsızlığı artınca Şeyh Muhammed Asım Oxînî ve yanındakiler Kur`an okumaya başlarlar. Bu sırada Şeyh, ruhunu teslim eder (28 Aralık 1975 ). Haremi Şerif`te sabah namazına kadar hatimler okunur. Sabah namazını müteakip binlerce kişinin katılımıyla cenaze namazı kılınır ve vasiyeti üzerine Cennetü’l- Mualla’da Hz. Peygamber’in hanımı Hazreti Hatice’nin ayakucuna defnedilir.

Çocukları: Şeyh Maşuk tek evlilik yapmış ve bu evlilikten isimleri aşağıda belirtilen üç erkek, beş kız çocuğu olmuştur.

Prof. Kadri YILDIRIM  KÜRT MEDRESELERİ VE ÂLİMLERİ ESERİNDE ALINMIŞTIR.

Kaynak: Guneydoguguncel.Com​Read More

Diyar21Haber
Kandilli son depremler listesi için TIKLAYIN
AFAD son depremler listesi için TIKLAYIN
DEPREM iLE iLGiLi HABERLER

CANLI SKOR